mehmet topal
inamoto’yla birlikte, florya’ya adım attığında bir çokları için kapalı bir kutuydu mehmet topal. çanakkale’den 1 milyon’a alınmıştı. bu meblağ, ingiltere’den gelen japon çocuğunun değerinin de üstündeydi. ilk başlarda gerets’ten hakettiği şansı bulduğunu söylemek güç. fakat sabırlı çocukmuş, kendini göstereceği güne kadar çalıştı. sonunda linderoth ve ayhan’ın arasından sıyrılıp aldı formayı. bir daha bırakmamak üzere hem de. ardından, hep üzerine koyarak, geliştirdi futbolculuğunu. olması gerektiği gibi, basamak basamak yükseldi topal. bir anda türkiye’nin vieria’sı ilan etmedik allahtan da arda’ya yaptığımız o kötülüğü ona da yapmamış olduk. milli takımla oynadığı euro 2008, onun zirve noktası olurken; tahminim, avrupalı gözlemcilerin radarına yakalanması bu turnuvaya tekabül eder. sonrasında, çok büyük bir sıçrama yapamadı, takımın performansıyla doğru orantılı olarak fakat, avrupa’lıların oyuncu transferi işinde anlık hareket etmediğini düşünürsek, mehmet topal’ın takip edildiği bir gerçekti. iyiyi de kötüyü de tattı sarı kırmızı da. nefis oynadığı da oldu, kendi kalesine gol attığı da. her ne olursa olsun, çok kötü oynasa da, özgüvenini tamamen yitirdiği anlar yaşasa da, mehmet topal hiç bir zaman isteğinden, arzusundan, mücadelesinden, işine saygısından taviz vermedi. bu noktalara çıkmasında ve son yıllarda avrupa’nın önemli takımlarından birisine giden tek türk oyuncu olmasında aslan payı bu mücadeleci ruhunundur. futbola başladığı yıllarda çektiği sıkıntılardan, avrupa’ya uzanan macerasında, galatasaray’da verdiği mücadele ve yansıttığı adam gibi adam duruşuyla, unutulmazlar arasına girdi çoktan. yolun katalunya’dan da geçsin mehmet.